Yüreğime gömün beni bugün. Yoruldum sivri çakıl taşlarına benzer aşkların üzerinde yürümekten. Dalgaların kıyıya vurup, savurup koynuna aldığı ince bir kum tanesi olmak istiyorum. Ve boğulmak kendi mavilerimde. Deniz yıldızının beş kolundan bir tanesi bile saramadı beni. Oysa ince sızılara da, keskin acılara da alışkın benim bedenim. Suların durulduğu bir denizde oynaşan martıları hiç izlemedim...
Yüreğinize gömün beni bugün. Evrenin bütün güzelliklerini kutsayan yüzümü gömün yüreğinize. Yorgunum kırık dökük kelimelerle konuşmaktan. Yorgunum boş yüzeylere dolu kelimeler yazmaktan. Usandım kendini tekrarlayan başlangıçlardan...
Ölümün kara lekesi düştü önüme. Belki bedenin kan rengi vedası daha kolaydı. Evet eminim daha kolaydı, lime lime doğranan bir ruhun çırpınışlarından. Nefes alan ciğerlerin bir susuşu yetiyor ölümlere. Ya ruh? Zerrelere bölünüp bölünüp acılarını katlama derdinde. Hangi doktor çare bu derde? Yapışır mı acaba parçalarım en kuvvetli yapıştırıcılarla? Tuzla buz oldum...
Kendi yüreğimin kara deliklerine saklanmak istiyorum. Hiçbir ışığın sızmaya gücünün yetmeyeceği, hiçbir umut çiçeğinin yeşermeye yeltenmediği. Hayallerin kucağında öyle gündoğumları, öyle manolya kokulu ilkyazlar yaşadım ki, ağır geliyor artık sabaha varmayan gecelerin gerçekliği... Saklanmak kendime ve yavaş yavaş yokolmak istiyorum.
Gömün beni yüreğimdeki küçük kızın gözbebeklerine. Balköpüğü damlalar damlıyor göğsüne. Çocuklara özgü umursamazlık, çocuklara özgü vurdumduymazlıkla yaklaştı aymazlıklarınıza. Uçurtmalar uçurdu bilmediği gökyüzüne. Bir bedenin içine sığmayan kocaman ruhumu da gömün birlikte. Güzelliğe tutkun, şehvete aç bakışların yükü altında ezildim. Bir perde gibi örttü insana dair güzel yanlarımı bu süslü elbise. Dokunabileceğiniz yumuşacık bir ten isteyen elleriniz, öpebileceğiniz arzulu dudakları hedef belirlemiştiniz. Oysa dokunmanın hiç aklınıza gelmediği bir yüreğe de sahibim ben. Orada ebruli bir kadın bekliyor...
Kendimden yorulup, kendime kaçmanın kısır döngüsüne yolculuğum. Ne menzili biliyorum, ne hedefin farkındayım. Bir cenin olup annemin kutsal bedenine geri dönmek istiyorum. Oysa yalnızlığım öyle koyu bir renk ki bugün, toprağa bile koyamıyorum.
"Kayıp" ilanı vermek istiyorum ruhum için. "Bir tutam umuda muhtaç, yarına dair özlemlere aç, belirsizliğin kıskacında yarım bir ayraç" Var mı böyle bir ruh etrafınızda sahipsizce dolaşan? Kayıptır kendisi. Ulaşın lütfen sahipsiz bedenime, ruhsuz boğuluyorum çok ama çok derinlerde...
Kendi yarattığım sahte balonların içine oturup, kendi yarattığım sahte diyarları izledim gökyüzünden. Kulaklarım sağır oldu patlama sesinden. Patlayıp sönen sahte balonum muydu, boş hayallerim miydi bilemedim. Patlama sonrası sessizliğindeyim ben...
Küçük bir masal ülkesi kurmuştum kendime. Kraliçesi ve tek hakimi olduğum. Sınırlarımı yerle bir eden bu deprem nereden çıktı birden? Fay hattının tam üstünde mi inşa etmişim değerlerimi? Kaçışlar çözüm olur mu ki? Yıkılan binaların taze yanık ve toprak kokusu mu, yoksa yıkılan değerlerim mi hıçkırıklarımın sebebi? Bir kaosun içinde içiçe geçmiş hepsi...
Gömün, gömün beni yüreğime. Emanet ediyorum elimde kalan son üç beş sevincimi bir avuç dosta. Tek mirasım bu, o da yalnızca anlayana