Sevgili Dostum!
Mektubunuz, küçük öfkemin yarasını tamamen iyileştirdi. Beni daha iyi anlamanız, ilerde içiniz burkulmadan beni düşünebilmeniz için uygun bir anahtarı size sunmak niyetiyle, benim için değil de, sizin için bir açıklama yapmak istiyorum. Görüyorum, bu size korkunç zahmet veriyor.
Siz sürekli olarak benim akıl hocalığımı yaptığımı söylüyorsunuz. Sevgili dostum, açıkçası bu doğru değil. Akıl hocalığı yapmaya benden daha az meyil duran ve daha az akıl hocalığı yapan, inanç sahibi bir insanın mevcut olduğunu zannetmiyorum. Lütfen söylediğim şeyi derinliğine düşününüz, acele etmeyiniz. Ben inançlı bir kişiyim (İnancım kötü olabilir, bu önemli değil). Ailem, çocuklarım, dostlarım ve maalesef hayat hakkındaki düşüncelerime ilgi duyan bir Rus okuyucusu çevrem var. Ne yapmam gerekir, lütfen bana söyleyiniz. Düşüncelerimi, kesin şekillerini almadığı, bunun benim inancım olduğunu, bu inançla ve bu inanç uğrunda öleceğimi kesin olarak bilmediğim sürece, kendime mi saklıyayım? Aslında yaptığım da budur. Buna karşılık şimdi kesin bir hakikat olarak kabul ettiğime ruhumun bütün gücüyle inandığım şeyi, neye inanıyorum diye sorulduğu zaman, ne yapmam gerekir? İnancımı saklı mı tutayım. Cemiyette hakim olan inançla uyuşmadığı için, ondan söz etmemin benim için hoş olmadığı, güç ve tehlikeli olduğu için, onu saklamam mı gerekir? Anladığım kadarıyla, neye inandığımı söylemek benim görevimdir. Amacım, hiçbir karışıklığın olmaması ve insanların benim otoritemi, ki buna siz de kanisinizdir, benim inandığım şeyi desteklemek için kullanmamalarıdır. İşte yaptığım da zaten bu. Yine akıl hocalığı yaptığımı söyleyeceksiniz. Bu, haksızlık olur. Benim yazarlık çalışmalarımın tüm anlamı şudur: benim, yani kendimin tamamen kişisel olan inancımı ortaya koyarım ve bu arada da benim inancımın dışında hiçbir kurtuluş yolu olmadığını asla iddia etmem. Tam tersine vurgulayarak açıklarım ki, samimi olduğu ve bizi sevgi olgularında birbirimizle kesinlikte birleştirdiği sürece, her inanç benim için iyidir. Söylediğim şey, sadece neye inandığım ve neye inanmadığım ve ne için inanmadığım hususundadır. Sık sık, kendi inanç öğretimin çevrede uyandırdığı tepkiye şaşıp kalıyorum. Neden dolayı Protestanlık, Üniteryenlik ve İslamiyet böyle bir tepki uyandırmıyor ki?
Benimle aynı inancı paylaşmış olsaydınız, çok sevinirdim. Yine de siz başa bir inanca sahip iseniz, bunun, yani başka bir inanca sahip olmanızın sebebini de çok iyi anlıyorum. Ve aramızdaki farklılık beni öfkelendirmiyor. Ama, başkalarının bana öfke duymaları ise, gaddarlıktır. Kendinizi birazcık benim yerime koyunuz. Ben, hayatımın bütün eski zevklerinden şu anda yoksunum, Hayatın bütün teselli veren şeyleri, zenginlik, şan, şeref... gibi hiçbir şeye sahip değilim. Dostlarım ve hatta aile efradım bana yüz çeviriyorlar. Bazıları –Liberaller ve Sanatkarlar- beni kaçık ya da Gogol gibi geri zekalı sayıyorlar, ötekiler –İhtilalciler ve Radikaller- beni bir mistik ve boşboğaz yanıyorlar; Hükümettekiler beni tehlikeli bir ihtilalci, Ortodokslar ise bir şeytan sayıyor. İtiraf etmeliyim ki, bunlar beni kızdırdığı için değil de, üzüyor. Üzücü olan şey daha çok hayatımın esas amacı ve mutluluğu demek olan herşeyin, yani insanlarla sevgiye dayalı münasebetlerimin tehlikeye girmesidir. Eğer herkes bir kimsenin üzerine öfke ve tenkid ile yüklenirse, o insan daha da çekilmez olur. Bu yüzden, lütfen bana iyi bir müslüman muamelesi yapınız, o zaman her şey düzelir.
Başyaver Malzov, Armfeld meselesinde yardımcı olmak istemektedir. Kendisine belki de ihtiyacınız olabilir.
sizi kucaklarım.
Lev Nikolayeviç Tolstoy
( Alexandra Alexandowna Tolstoya, L.N. Tolstoy'un baba tarafından büyük kuzenidir. Çar'ın kızına mürebbiyelik yapmış olan bir bayandır.)