1953'ün 7 Mayis günü Sanliurfa'nin Halfeti ilçesi'nin Fistiközü köyünde, kerpiç duvarli bir evin nohut odasinda dünyaya gözlerini açar, Müslüm Gürses... Yoksul olsa da, sevgi zengini bir ailenin ogludur... Annesi Emine, sevinç çigliklari atarak bagrina basar ilk oglunu... 'Adi Müslüm olsun' diyen ve köy meydaninda gögsünü gere gere 'Oglum oldu' diye bagiran rençper Mehmet Akbas mutluluktan türküler çigirir... Sesi de öyle güzeldir ki...
MÜSLÜM GÜRSES; Babam köylü olsa da, duygu adamiydi. Türkü söylemeyi severdi... Baglama da çalardi... Ama kazanç teknesi, ekmek kapimiz toprakti... Köy içinden hatirladigim, toz toprak yollar, kavurucu sicaklarin içindeki tarlalardir hep... Bir de agustos böcekleri'nin seslerine karisan, toprakla hasir nesir çalisirken çardakta oturdugumda bana kadar gelen babamin yanik sesidir hatirladigim:
'Benim sadik yarim, kara topraktir!'
Babami taniyanlar, benim sesimi ona benzetirler.
GÖÇ VE MÜZIK
Çocuklugunun ilk yillarini geçirdigi Sanliurfa ve köyü, hayal meyal kalir aklinda Müslüm Gürses'in. Sonra, geçim derdi, onlari memleketlerinden söküp alir. Batiya, Adana'ya göç ederler ailece. Kizi Zeyno, küçük oglu Ahmet ve büyük oglu Müslüm'le karisi Emine'ye bakmak için ne is olsa yapar Mehmet Akbas. Hatta bazi dügünlere gizli gizli gidip baglama çalip türkü söyledigi bile konusulur. Mehmet Akbas bunun duyulmasini, bilinmesini istemez. O yillar, sarkiciligin bastaci edildigi yillar degildir... Ancak, Mehmet Akbas gizlese de, büyük oglu Müslüm yüregindeki müzik sevdasini gizlemez, gizleyemez...
Müslüm GÜRSES; Adana sicak olur... Ve sicak yaz geceleri bunaltici oldugu için damda yatardik... Ben dama çikip sirtüstü uzaninca, yildizlarin altinda bir hos olurdum... Ama babamin korkusuna içimden sarki söylemek gelse de, sessiz kalir okuyamazdim.
ANNE VE KARDES ACISI
Fazla gülmenin günah oldugu ögretilen Müslüm'ün hayati da, kaderi de pek güler yüzlü degildir zaten. Hele yasadigi iki aci vardir ki, yüregi daglanir, yikilir kalir... 'Büyüyünce pasa olacak benim oglum' diyen, oglunu yerlere göklere koyamayan Emine Akbas hastalanir... Önceleri belli etmemeye çalissa da, gizledigi hastaligi sonunda iyice ortaya çikar... Mehmet Akbas, karisinin tedavisi için elinden gelen çabayi gösterirken, doktorlarin ' Allah'tan umut kesilmez ' sözlerini asla Müslüm'e yansitmaz... Aradan birkaç ay geçer ve Emine Hanim, üç yavrusunu ardinda gözyaslari içinde birakarak hayata veda eder... Bu aciyla sarsilan Müslüm, daha sonra bir de Ahmet'ini yitirerek, kardes acisini yasar... Artik iyiden iyiye içe dönük bir genç olur... Anasinin babasinin bir altin bilezigi olmasi için terzi çirakligindan yetismesini sagladigi Müslüm, pek konusmaz, hiç gülmez, kimseyle ilgilenmez... Ilgilendigi tek konu müziktir... Bir de felsefesi vardir...
MÜSLÜM GÜRSES; Eskiden dedeler varmis, önce çilehaneye girer çile çeker, unvanlarini sonra alirlarmis. Biz de bu hayatin acisini çekmek için geldik, çekecegiz.
ÇAY BAHÇESINDE BASLADI
Iç dünyasinda aci dolu firtinalar eserken, dis dünyaya simsiki kapali olan Müslüm'ün müzik sevdasi karsiliksiz bir ask gibi sürüp giderken, bazi tesadüfler yasanir... Öyle ya, hayat her zaman acimasiz olacak degildir ya...
MÜSLÜM GÜRSES; Içimdeki gami kederi hep sarkilarla dagitmaya çalisirdim. Bu yüzden evde, sokakta, her yerde sarkilar mirildanirdim. Sonra bir gün Adana Piknik Aile Çay Bahçesi'nde bir yarisma düzenlendi. Arkadaslar bu yarismaya katilmam için israr ettiler. Katilacaktim ama babam karsi çikti. Hatta gece ben uyurken usulca gelip saçlarimi kesmis makasla. Sabah baktim, saçlarim perisan. Gittim üç numaraya vurdurdum. Sonra Bit Pazari'ndan da bir elbise aldim kendime. Sonra dogru yarismanin yapilacagi çay bahçesinin yolunu tuttum. Neticede, beni birinci seçtiler. Sene 1968... Bir süre bu çay bahçesinde söyledim sarkilarimi. Soyadimi da orada çalisirken Gürses yaptilar. Sonra baktim isler iyi gitmiyor, kendim ayrildim ve müzige de küstüm...Ama bu küskünlügüm uzun sürmedi. Mehmet Genç diye bir arkadasim vardi, baglama çalardi. Ben terzilige baslayinca, arada bir yanima gelir giderdi. Mehmet, o zamanlar Izzet Altinmese'nin kardesi Sadik Altinmese'ye çalardi. Bir aksam Sadik hastalanmis, Mehmet beni arayip 'Bu aksam gazinoya sen çikacaksin' dedi. Çiktim... Gazino sahibi beni çok begendi. 'Bundan sonra burada çalis' dedi. Böylece müzige tekrar geri döndüm... Dönüs o dönüs...'
ÖLDÜ, DIRILDI
Ilk ve en önemli çikisini 1969'da çikardigi 45'lik plakta yer alan 'Sevda Yüklü Kervanlar, Fark Etmez ' kasetleriyle yapar ve herkesin dilindedir artik bu sarkilar... Ardindan vatan borcunu öder, döner... Müzige kaldigi yerden devam edip zirveye yürürken de, hiç beklemedigi bir anda Azrail'le yüzlesir...
MÜSLÜM GÜRSES; 1978-79 yiliydi... Bir gece konser sonrasi Tarsus'tan Adana'ya dönüyorduk. Ben uyumusum. Soför de uyuklamaya baslayinca bir kamyonla çarpismisiz. Ben o uykudan öbür uykuya geçtim aniden...
Bu korkunç kazayla ilgili hiçbir sey hatirlamaz Müslüm Gürses... Çünkü bir anlamda ölüm uykusudur, onun 'Öbür uykuya geçtim' dedigi. Alin kemigi kirilmistir... Neler yasadigini çok sonra ögrenir...
MÜSLÜM GÜRSES; O kazada soför öldü... Beni de öldü sanmislar zaten... Sonra alip hastaneye götürmüsler... Ben ölümü yasadim aslinda... Bana göre yeniden hayata dönmüs olmam, Allah'in bir lütfudur. Alin kemigim un ufak oldugu için en küçük bir darbede ölebilir ya da kör kalabilirim... Ameliyatta alnima beynimi koruyacak plaka gibi birsey taktilar... O korkunç kazadan sonra koku alma duyumu yitirdim... Hiçbir kokuyu alamiyorum ne yazik ki simdi... Çok kuvvetli parfümler ispirto kokusu veriyor bana... Ayrica isitme duyumu da yüzde elli yitirdim... Çok agir isitirim... Neyse, buna da sükür, yasiyoruz iste...
BÜYÜK ASKI MUHTEREM NUR
'Özür Diliyorum Senden', 'Isyankar', 'Ben Insan Degil miyim?' sarkilariyla artik Müslüm Gürses milyonlarin gözbebegidir... Özellikle de varoslarin, orada yasayan ezilmislerin bastacidir... Gönüllerde taht kuran Gürses'in gönül tahtina kurulansa bir dönem Türk Sinemasi'nin en ünlü yildizlarindan biri olan Muhterem Nur olur...
MÜSLÜM GÜRSES; Adana'da Muhterem Nur'un filmlerini hiç kaçirmazdim. Koyu bir hayraniydim onun. 1982'de Naci Uyanik diye bir menajer arkadas vardi, 'Müslüm, Malatya'ya konsere götürmek istiyorum seni' dedi. Hayir dedim ama baktim kadroda Muhterem Nur da varmis... Muhterem Hanim'in oldugunu ögrenince, ben de gelecegim dedim... Ve Malatya'da tanistik Muhterem Hanim'la... Kisa süre içinde de kaynastik... Ben her insana bel baglamam ama Muhterem Hanim, bu dünyanin insani degil...